Fırından çıktığında yumuşacık olan bu poğaçaları yaparken kenarlarını sıkı sıkı kapatmayı unutmayın. Ben kapattım sansam da pişerken fırının camından baktığımda hoş bir görüntüyle karşılaşmadım. :)
Malzemeler:
- 50 gr tereyağı eritilmiş (ben zeytinyağı kullandım)
- 1 yumurta sarısı ve beyazı ayrılacak
- 1 çay bardağı koyu ayran
- 1,5 su bardağı un (ben 2,5 bardak kullandım)
- 1 tutam tuz
- 1 çay kaşığı kabartma tozu
- rendelenmiş kaşar peyniri
Derin bir kapta ayran, yumurta akı ve yağı karıştırın. Un, tuz ve kabartma tozunu ekleyip pürüzsüz bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Un az geldiyse ekleyebilirsiniz. Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın. Elinizle açıp içlerine 1-2 tatlı kaşığı kaşar rendesi yerleştirin ve poğaça şekli vererek sıkı sıkı kapatın. Yağlı kağıt serilmiş veya yağlanmış tepsiye aralıklı olarak yerleştirin. Üzerlerine yumurta sarısı sürün ve susam veya çörekotu serpin. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında üzerleri kızarana kadar pişirin.
Afiyet olsun..
* Tarif Lezzet dergisinin Eylül-2005 sayısından alınmıştır.
Sevgili cennet bizi sobelemiş. Ben de cevaplayayım o zaman :).
Yaptığım 4 iş:
- Sekreterlik (üniversite hazırlıktan sonra ablamın çalıştığı firmanın ankara ofisinde 3 ay)
- ÖSYM'de geçici eleman olarak (yine üniversitede yaz tatilinde)
- Web sayfası tasarımı ve tanıtım filmi hazırlama (öğrenciyken Özdemirle birlikte çalışmıştık) ayrıca deşifre işi
- Kalıcı işim programcılık (2 yıldır)
Aslında bir dizi veya filmi defalarca izleyemem. Ama sevdiklerimi yazayım.
- Hayat Bilgisi (dizi)
- Yabancı Damat (dizi ve yukarıdakiyle ikisi çakışıyor :))
- Kelebek Etkisi
- Dövüş Klübü
- Ankara :)
- Zaman zaman bazı yörelerimizi tanıtan programlar
- Kim 500 bin ister
- Fırsat buldukça yemek programları
- Haberler
- İstanbul (ablamın yanına)
- Kuşadası
- Ağva
- Başka yok (yazları hep çalıştığım için :)) Evlenip işe girdikten sonra tatile düzenli gidilmeye başlandı.
- Karnıyarık başta olmak üzere tüm patlıcanlı yemekler
- Patatesli, köfteli yemekler
- Hamur işleri
- Kakaolu, çikolatalı pastalar
- Ağva'da nehir kenarında eşimle yaptığımız müthiş kahvaltıda
- Ablam ve annemle birlikte yine bir kahvaltı sofrasında
- Bunun dışında evimi de işimi de seviyorum. Bulunduğum yerden memnunum. :)
RAMAZAN COŞKUSUNU PROFİLO ALIŞVERİŞ MERKEZİNDE ŞEKER PİLİÇ MODERN TAVUKLU YEMEKLER YARIŞMASI İLE YAŞAMAYA NE DERSİNİZ ?
Author: LUGAS // Category: DiğerHafif ve sağlıklı tavuk yemeklerini bir araya getirmeyi ve tüketicileri yeni lezzetlerle tanıştırmayı hedefleyen bu yarışma, Profilo Alışveriş Merkezinde 06-10 EKİM tarihleri arasında iftardan sonra 19.30’da gerçekleşecektir. “ Şeker Piliç Modern Ramazan Yemekleri Yarışması”
Şeker Piliç ve Korkmaz Çelik sponsorluğunda gerçekleştirilecek olan yarışma da, tüm yarışmacıları sürpriz hediyeler ve büyük bir eğlence bekliyor.
Ünlü restaurantların usta aşçılarının da kendi özel performansları ile renk katacakları yarışmanın sunuculuğunu ünlü yemek uzmanı Elif Korkmazel üstlenecek.
Yarışmanın finalinde; Erol Büyükburç, Sahrap Soysal, Ayşe Tüter, Eyüp Kemal Sevinç ( Genç Aşçılar Milli Takım Koçu), Tevfik Alparslan ( Reina Executive Chefs), Açelya Akkoyunlu gibi yemek uzmanları ve sanatçılar katılacaktır. Yarışmaya katılmak için 0212 226 48 63 numaralı telefonu aramanız ve kaydınızı yaptırmanız yeterli olacak….
Maya Halkla İlişikler
Yeşim Bingül
Toplanma sırası perşembe günü annemdeydi. Ben bir gün önceden gidip tatlıları hazırladım. Annem kızım 2 çeşit yeter dediyse de ben 3 çeşit yaptım. Yaptıklarımın hepsi de çok beğenildi. Menü şöyleydi;
- Zeytinyağlı biber dolması
- Mercimek köftesi
- Cevizli börek
- Peynirli börek
- Tereyağlı bazlama
- Tavuklu salata
- Vişneli tart
- Islak kurabiye
- Krem karamelli kek
* Fotoğraf http://www.afl.org.tr/mezun/e_bulten/2006/eylul/september.jpg adresinden alınmıştır.
Herkese yeni senenin mutluluk ve huzur getirmesini dileyerek, uzun aradan sonra sizlere yine merhaba demek istiyorum. Bu sene yeni yıla yeni evimizde girdik. Uzun zamandır taşınma heyecanı ve telaşı yaşıyorduk. Çok şükür ki eve yerleşmemiz bitti, şimdi eksikleri tamamlıyoruz. Aslında mutfağımın fotoğrafını da koyacaktım ama çektiklerim pek hoşuma gitmedi. Belki başka bir tarifte...
Gelelim gecikmeli tarifime. Kışın soğuklarında içimi ısıtan, evi anne gibi kokutan bir yemek.. Telafuzu biraz zor ama ismi, kurutulmuş fasulye kavurması.
Malzemeler:
- 500 gr kadar taze fasulye kurusu
- 3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1-2 yemek kaşığı tereyağı
- 1 adet soğan
- kırmızı biber
- kara biber
- tuz
Kurutulmuş fasulyeyi sudan geçirin ve düdüklüde 15 dk haşlayın. Zeytinyağını tencereye ekleyin. Soğanları yemeklik doğrayın ve yağda kavurun. Tereyağıyla birlikte fasulyeleri ekleyin kavurmaya devam edin. Tuzunu ve baharatlarını ekleyerek karıştırın.
Afiyet olsun..
1. Mutfağınızın bir fotoğrafını bizlere gösterir ve kişiliğinizi yansıtan yanını anlatır mısınız?
Oturduğumuz semtte hemen hemen bütün mutfakların dolapları aynı. En gösterişli ama en kalitesiz malzemeden yapılmış dolaplar mütahhitlerin gözdesi :). Biz de eşimle mutfağı olabildiğince kendi zevkimize göre döşedik. Mutfakta vakit geçirmeyi çok seviyorum. Fakat bu alışkanlığım eşim ve bana fazla kilo olarak dönmeye başladı :). Mutfakta ve evin diğer yerlerinde gösterişli eşya, aksesuar vb kullanmayı sevmiyorum. Evimizde ve mutfağımızda sade bir görünüm hakim.
2. Bir dolabınızı açın (istediğinizi), fotoğrafını çekin ve bize ne gördüğünüzü anlatın.
Aslında bakliyatlarımın bulunduğu bu kavanozların olduğu dolap oldukça geniş. Dağınık olduğu için sadece bu kısmını fotoğrafladım :). Kavanozların arkasında yedek makarna, bakliyat, un paketleri üst üste duruyor. Kavanozların sol tarafında ise unlarımın ve şekerin olduğu 2 büyük teneke kutu var. Bir üst rafta zeytinyağları ve mutfak robotum bulunuyor.
3. En gözde elektrikli mutfak aletinizi bize tanıtır mısınız?
Mikser, rondo, su ısıtıcısı ve tost makinasını çok sık kullanıyorum(z).
4. En sevdiğiniz ve her zaman elinizin altında olan malzemeleri bizlerle paylaşır mısınız?
Ceviz, fındık, incir, kuru üzüm, gün kurusu.... ve baharatlar olmazsa olmaz. Kavanozlarımı dolu olarak görmek beni mutlu ediyor :).Bunların yanısıra dolapta yumurtam da olmalı tabi.
5. En beğenerek kullandığınız mutfak aletinizden bahseder misiniz?
Fotoğrafta olan ve olmayan bütün kalıplarım. Nerede değişik bir kalıp görsem almak istiyorum ama artık eşimi razı etmem pek kolay olmuyor :). Bir de tabi yeni kalıplar için mutfakta yer bulmak da giderek zorlaşıyor. Kalıplarım dışında mutfak makasını, soyma ve doğrama bıçaklarımı da çok severek kullanıyorum.
Ben de sobelenmeyen diğer arkadaşları ve blog okuyucularını sobeliyorum. Mutfağınızı bizimle paylaşır mısınız?
Tatil dönüşü evimde bilgisayarın başında tatil anılarını yazmak çok keyifli olacak. Hem de daha iznimin bitmesine 3 gün varken. Birazdan market alışverişimi yapıp kahvaltımı hazırlayacağım. 3 gün boyunca elmalı ne yapsam diye düşüneceğim :). Her neyse şimdi çektiğimiz fotoğraflarla biraz tatilimden bahsedeyim. Bu kabakları ilk defa Kuşadası Migros'ta gördüm. Eşim de dayanamayıp fotoğrafını çekti. Nasıl pişiriliyor ve yeniyor hiç bir fikrim yok. Alttaki resim ise akşam karanlığında çekilen Güvercin Adası'nın fotoğrafı.
Pazartesi günü Selçuk'a gittik. Efesi baştan aşağı dolaşıp gördükten sonra yemek molası verelim dedik. Yedi uyuyanlar'a gitmeden önce fotoğraftaki nefis patatesli ve kıymalı gözlemelerle köpüklü ayranları midemize indirdik.
Sonraki durağımız Meryem Ana'nın evini ziyaret etmek oldu. Günün sonunda ise Selçuk'ta meşhur Şirince köyüne gittik.
Tabi burası oldukça gelişmiş bir yer. Ben görünce çok şaşırdım. Şirince'nin meyve şarapları çok meşhur. Aslında içkiyle çok aramız olmamasına rağmen ısrarlara dayanamayıp girdik yukarıdaki şarap evine. Şarapları sırayla tatmaya başlayınca tatlarının çok farklı olduğunu gördük. İçine ekstradan alkol katılmıyor meyvelerin kendi alkolü var sadece bu yüzden meyve suyu gibi geliyor tadı. Ben karadutluyu eşim de şeftalili şarabı beğenince birer şişe aldık. Şarabın yanısıra zeytinyağı ve sabun da satıyorlardı. Sabunlardan da aldım tabi :).
Ertesi günümüz plajda geçti. Çarşamba günü tekne gezisine çıktık.
Tekneden de Güvercin Adası çok güzel görünüyordu.
Sonra Söke'ye gittik. Priene'deki kocaman dev sütunları çektik. Aziz John kilisesine gittik. Son gün Kuşadası'nın pazarı vardı. Nasıl renkli bir pazar anlatamam. Herşey tazecik görünüyor. Çeşit bol. Ankara'daki pazarla karşılaştırmak imkansız. Burada aktarlarda aradığımız baharatlar otlar pazarda mevcut. Pazardan da alışverişimizi yaptıktan sonra tatilimizi sonlandırdık.
İlk mutfak maceran neydi? Neler hatırlıyorsun?
Şule: 11-12 yaşlarındaydım, annem çamaşır yıkıyordu. Ben de mantı yapacağım diye tutturmuştum. Mantı hamurunu kimin yoğurduğunu hatırlamıyorum , tabi kzıymalı içi kimin hazırladığını da. Büyük ihtimalle ben değildim :). Ama geri kalan herşeyi tek başıma yapmıştım. Her neyse ben elimde kocaman oklava, hamuru açıyordum ama tabi bir o tarafa gidiyor hamur bir bu tarafa. Yamuk yumuk açtıktan sonra, hamuru kare kare kesip içlerine kıymalı harcı yerleştirip alnımın akıyla çıkmıştım. Sonra bana bir daha yap demeye başladılar ama ben beceremiyorum ya diyip işten sıyrılmıştım. Yoksa mantıyı hep bana açtıracaklardı. Bir keresinde de sable bisküvi yapmıştım fakat kabartma tozu katmayı unuttuğum için, taş gibi kurabiyeler olmuştu ve hepsi çöpe gitmişti. Bunun dışında annem komşu gezmesine gittiğinde , komşunun kızı da bizdeydi ve annemden gizli mercimek köftesi yapmaya karar vermiştik. Köftelerin oldukça cıvık olması dışında her şey iyiydi. Annem eve gelip mercimek köftelerini görünce bize kızmamıştı hatta gülümseyerek yine iyi becermişsiniz demişti.
Hatice: Çok daha eskiye dair düşündüğümde birşey hatırlayamıyorum ama hatırladığım ilkokul 2. ve 3. sınıflarda iken yaz tatillerinde anneannemlere gittiğimizde kuzeminle bahçede piknik yapıyoruz diye patates kızartığımız günler. Aslında gayet tehlikeli bir iş bahçede ;neyseki kazasız geçirmişiz bu maceraları. Ortaokul yıllarımda da yaptığım bir kurabiye vardı; ismi taş kurabiyeydi galiba. Kurabiyeleri fırına verdiğimde bütün kurabiyeler tepsiye iyice yayılmış ve birleşip tek parça olmuşlardı. Soğuduğuda da o kadar sertleşmişlerdi ki kardeşim hakikaten taş gibi kurabiye yapmışsın abla diye alay ediyordu kurabiyelerimle. Bugün bile o kurabiyeleri hatırlatır yeri geldiğinde.
Yemek yapma stilini en çok etkileyen kimdi?
Şule: Bir stilim olduğunu düşünmüyorum. Fakat yemek yapmaya karşı ilgimi evlilik ve portakal ağacı artırdı diyebilirim. Bu siteden sonra aldığım yemek kitapları, üye olduğum yemek dergileri hepsinden fazlasıyla yararlanıyorum. Evde canım sıkılınca açarım dergilerimi, kitaplarımı salonun ortasına, dalar giderim . Bu da benim zevkim. Bunun dışında ablamdan zeytinyağını daha çok kullanmayı öğrendim.
Hatice: Mutfak ile ilgili herşeyi annemden öğrendim; bana mutfağı sevdiren O oldu. Yaz tatillerinde anneme sorarak da olsa yemekleri ben hazırlardım çoğunlukla. Kek, kurabiye, pasta gibi hamur işlerini yapmayı öğrendikten sonra da annem hiç karışmaz olmuştu bunlara. Evlendikten sonra da hala ben yapıyorum onlar için. Ayrıca liseden beri özellikle yaz tatillerinde yayınlanan yemek programlarının çoğunu izlemeye çalışırdım. Elimde bir defter ve kalem; beğendiğim tarifleri not ederdim. Şimdi bile fırsat buldukça seyrediyorum.
Yemeğe ve yemek dünyasına olan ilgini kanıtlayan bir resmin var mı? Bize göstermek ister misin?
Şule: Anneler gününde eşimle büyük bir emekle yaptığımız çilekli pasta ile bir resmim var.
Hatice: Malesef böyle bir resmim yok :(
Mutfakta kendisine karşı fobin olan birşey var mı? Yaparken seni/avuçlarını terleten bir yemek mesela?
Şule: Fobi değil ama keklerde, kurabiyelerde, ekmeklerde ve hamur işlerinde kabarmayacak diye her seferinde endişelenirim. Sürekli fırını ziyaret ederim kabardı mı diye :).
Hatice: Misafirimiz geleceği zaman mutfakta panik içinde olurum; ya olmazsa yapacaklarım diye hala endişe duyarım. Bu yüzden daha once denemediğim tarifleri misafir için yapmaktan hoşlanmıyorum. Bir de kırmızı et pişirirken ve mayalı poğaça yaparken çok zorlanırım.
Mutfakta hangi yardımcını vazgeçilmez buluyorsun? Alıp da çok gereksiz bulduğun nedir mutfakta?
Şule: Mutfakta mikserim, fırınım ve kek kalıplarımdan vazgeçmem. Hepsinin benim için yeri ayrı. Alıp da gerereksiz bulduğum bir şey yok.
Hatice: Mikserim ve el blenderım en büyük yardımcım. Bir de streç filmi çok kullanıyorum mutfakta. Dolaba koyduğum çoğu şey onunla kaplanmış olur. Biz evleneli 14 ay doldu. Düşünüyorum da mutfağıma gereksiz olabilecek bir şey almamışım henüz.
Bir kaç garip belki de komik yemek çeşidi söyle, senin çok sevdiğin ama senden başka kimsenin sevmeyeceğini düşündüğün bir yemek.
Şule: Yemek değil ama küçükken annem yemek yaptığı zamanlarda salça kutusuna bıçağı daldırır ekmeğimin üzerine sürerdim. Üzerine de tuz ekerek afiyetle yerdim. Ben yerken herkes yüzünü buruştururdu. Oysa ki nasıl da güzel oluyor. Aslında hala da çok severim ama uzun zamandır yemedim.
Hatice: Eşimin bana tattırdığı bir lezzet var; ekmeğin arasına çeşitli baharatları serpip yiyorsunuz. Tuz, kekik ,karabiber, pulbiber, kimyon, fesleğen,?. ımmm, çok lezzetli oluyor.
Hangi 3 malzemeden veya yemekten vazgeçemezsin?
Şule: Dolapta yumurtam olmazsa rahat edemem. Sütü çok tüketiriz ondan da vazgeçemem. Bir de her çeşit tatlıya bayılırım.
Hatice: Zeytin, yoğurt ve yumurta mutlaka dolabımda olmalı.
Üç kısa soru daha
En çok sevdiğin dondurma çeşidi...
Şule: Kakaolu ve karamelli dondurma.
Hatice: Kakaolu ve kestaneli dondurmayı çok seviyorum.
Asla yemeyi düsünmedigin sey...
Şule: Balık dışındaki deniz ürünleri. Et ve tavuklardaki yağlar. İşkembe çorbası.
Hatice: Balık dışındaki hiç bir deniz ürünü yemeği düşünmüyorum özellikle de ahtapot.
Özel bir yemegin/ spesiyalin var mi?
Şule: (Vişneli) browni.
Hatice: Mercimek köftem çok beğeniliyor.
Seni ebeleyen asci:
Bizi sevgili Estelle ebeledi.
Ebeledigin 3 asci:
Hanife, Diyet Yemekler, Semaver
Bir hafta önce Erkan'ın ilk dişleri çıktı :)) Artık bize iki minik inci tanesi ile gülümsüyor. Biz de bu hafta sonu annemlerde diş buğdayı yaptık. Buğdayı hem gelen misafirlere hem de gelemeyen komşulara dağıttık. Bir de diş buğdayında bebeğin önüne ayna, tarak vs. koyarak seçtiği şeye göre ilerde ne olacağı söylenir. Erkanım yarın 5. ayını dolduruyor, bu yüzden henüz önüne konan şeylere uzanıp almadığı için hiçbirini seçmedi :)) Ancak elinle tutup yüzüne yaklaştırınca uzanıp tutuyor ve hemen ağzına götürüyor.
Diş buğdayı için; buğdayı temizleyip bir gece önceden ıslattık. Sonra ocakta yumuşayana kadar pişirdik. Ayrı bir yerde çedeneyi ayıklayıp yıkadıktan sonra kısık ateşte biraz kavurduk. Ilınan buğdayı tabaklara koyup üzerine biraz tuz, çedene, leblebi, ceviz ve fıstık koyup servis ettik.
Kızımın ilk doğumgünü için 2 gün kutlama yaptık. İlk gün için Kuki House'a bu cici pastayı tarif ettim ve istediğim gibi de yapmışlar.
Eylül kuzumun 23 ekimde diş buğdayını yaptık. Kızımın dişleri nihayet 10,5 aylıkken çıkmaya başladı :). Ben bu yazıyı ekleyene kadar Eylül 11 aylık oldu :P. Biz artık dişi çıkmadan yürüyen ilk bebek olarak tarihe geçecek diye dalga geçmeye başlamıştık. Şimdi 3 dişi var, sanırım bir tane daha yolda, çünkü zaman zaman huzursuzlanıyor, salyası akıyor.
Eylül'cüğümün önüne adet tam yerini bulsun diye mezura, kalem, hesap makinesi, bilezik, tarak ve aşçı olur belki diyerek yiyecek(erik) koyduk. Tabii ki kızım neyi seçti, en bildiği ve sevdiği şeyi eriği. Direk eline alıp yemeye başladı, bizi de bir gülme aldı ki görmeliydiniz.
Menümüz çok kalabalık değildi, zaten çok hazırlık yapamadım. En çok övgüyü annemin patatesli böreği aldı. Böylece Eylül'ün hayatımıza kattığı güzelliklerden birini daha yaşamış olduk, sayesinde güldük eğlendik, yedik içtik. Ömürleri uzun ve sağlıklı olsun çocuklarımızın..
2 aydır siteyi güncelleyemediğimizin farkındayız ve bu durum gerçekten bizi de rahatsız ediyor. Yazın genel olarak tüm yemek bloglarında bir rehavet oluyor, bunda sıcakta insanların hafif şeyler yemesinin büyük etkisi var. Gördüğünüz gibi yine fotoğrafta yeni bir yemek yok :). Sizlere duyurmak istediğim yeni bir blogum var artık; www.dikismakinem.blogspot.com.
Fotoğrafta da ilk aldığım kumaşları paylaşmak istedim. Bunlardan üçü (en üstteki mavi kareli hariç, hala ne yapacağımı bilemiyorum) dikildi bile. Neler diktiğimi yeni blogumdan takip edebilirsiniz. Görüşmek üzere...
Hafta sonu uzun zamandır kek yapmadığımı fark edince eşimin de sevdiği türden olsun diye bu tarifi denedim. Tarif sofra dergisinden ama malzemeleri azaltarak uyguladım. Islak kek yerine yapılabilecek bir alternatif olabilir diye düşünüyorum.
Gelelim başlığın devamına :) Bir süredir ailemizde çok güzel bir mutluluğu yaşıyoruz. Kelimelere döküp içimdeki hisleri aktarmak o kadar zor ki, yani nasıl söyleyeceğimi bir türlü toparlayamadım; kaç dakikadır düşünüyorum. Ailemize inşallah 7 ay sonra katılacak olan meleğimizin haberini sizinle de paylaşmak istiyorum :))
Arap Kek
Malzemeler :
- 3 adet yumurta
- 1 su bardağı şeker
- 2/3 su bardağı sıvıyağ
- 1 su bardağı süt
- 3 yemek kaşığı kakao
- 3 su bardağı un
- 1 paket vanilya
- 1 paket kabartma tozu
- 1/2 paket çikolata sosu
- 1 su bardağı +2 yemek kaşığı süt
- 1 avuç dövülmüş fındık
Bir kapta un, kakao, vanilya ve kabartma tozunu eleyerek birbirine karıştırın. Yumurta ve şekeri diğer bir kapta iyice krema haline gelene kadar mikserle çırpın. Sıvıyağ ve sütü ekleyip karıştırmaya devam edin. Daha sonra kakolu un karışımını da ekleyip mikserin çok düşük hızı ile yada tahta bir kaşık yardımıyla hamuru karıştırın. Yağlı kağıt serilmiş ve kenarları yağlanmış 24 cm. 'lik kelepçeli kalıba hamuru aktarın. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 30-35 dk. pişirin.
Çikolata sosu bir tencereye boşaltın. Üzerine sütü ilave edip karıştırarak pişirin. Sos ılınınca kalıptan çıkardığınız kekin üzerine yayıp dövülmüş fındık serpin.
Afiyet olsun...
Dün akşam kedilerimizi aşıya götürdük. Maalesef aşıları bitmiyor, her sene tekrarlanıyor, iç ve dış paraziti ise 2 ayda bir oluyorlar. Bu aşılar hem kendi sağlıkları hem de bizim sağlımız için oldukça önemli. Veterinerimize gitmişken 4 poşet kedi kumu alıp, 15 kg da mama ısmarladık. Yani arkadaşlar biz bu ay göçtük :) Sadece kedilerimiz olsa iyi, bunların yanısıra 2 adet akvaryumumuz var ki bakımı çok çok zahmetli ve aile bütçesine de oldukça büyük bir yükü var :). Ben bunları yazdıktan sonra herhalde kimse evine ne kedi ne de akvaryum alır. En iyisi bunların bilincinde olup da bu işe kalkışmak. Kediyi alıp ben buna bakamıyorum diyip sokağa atmaktansa her şeyi en baştan öğrenip kararı bu olumsuzlukları da göz önüne alarak vermek gerekiyor. Sadece aşı, kum ve mama masrafı değil tabii ki olay. Bu durumun bir de gece oyun oynamaları, tepemizde tepinmeleri, ilk alışma günlerinde perdelere ve eşyalara verdikleri zararlar (ama terbiye ederseniz bu kötü alışkanlıkları kayboluyor), tüyleri (hergün tararsanız sorun olmuyor), tuvaletlerini temizlemek vs durumları var. Ama çok seviyorsanız arada sırada cinnet geçirecek gibi olsanız da her şeye rağmen değer diyip o ayakucunuzda uyurken siz filminizi izleyip, kitabınızı okuyorsunuz yanında bir dilim kek ile :) Ben gerçekten de kedi ve kitap ikilisine bayılıyorum. Elimde kitap yanımda kedim başka bir şey istemem.
Geçen hafta D&R'dan sipariş ettiğim aşağıdaki kitap ve filmlerim geldi. Bunları da sizlerle paylaşmak istedim. Buz Devri2'yi eşim çok istediği için aldım ama henüz ikisini de seyretme fırsatımız olmadı.
Aşağıdakiler ise çoğunu yemek kitaplarının (hatta tatlı kitapları da diyebiliriz) oluşturduğu kitaplarım. Tek hayal kırıklığım The Cakes&Bakes kitabını resimli beklerken olmaması oldu. Diğer kitapları gibi zannederek almıştım ama bu farklıymış. Her neyse artık resimlerini de ben çekerim. :) Boyut yayınlarının kitabını gerçekten çok beğendim. Normalde 29 YTL'ye satılan kitabı D&R'dan 21 YTL'ye aldım. Bir de içinden hediye kağıdı çıktı.
Diğer iki kitap ise zevkle okuyacağımı düşündüğüm 2 adet roman, Zamanya ve Cinayet Fakültesi.
Bu postum oldukça uzun ve farklı oldu. Umarım sizi sıkmamışımdır. Hepinize kedili, kitaplı , çok kabarmış kekli sıcacık bir hafta diliyorum.
Şule
Bu Blogda Ara