Güzeldi, bitti ...
Harıl harıl iş hayatına döndük yine. İlk gün adapte olmak biraz zor olsa da kavrayıp içine alıverdi beni bir hortum misali. Sonrası malum. İster istemez monoton bir kozmozun içinde yaşam mücadelesi :)))
Bir defa bayram çok dinlendirici geçti.İyi geldi yani. Bomboş bir İstanbul ayaklarımızın altındaydı. Tatil sonrası Pazartesi sabahı bunu bir kez daha anladım. Finali yağmurlu olsa da mis gibi bir hava hakimdi. Bütün stresi ve negatifliği aldı götürdü.
Ortaköy'de kahvaltı yapmak keyifli ve insanın bu şehre bir kere daha aşık olmasını sağlıyor. Yaşama sevinci aşılıyor sanki o deniz, o manzara.
Bu kış herkesin boynunu rengarenk fularlar,kaşkollar saracak sanırım. Çünkü sürüsüne bereket tezgahlar bunlardan kaynıyor.
Çok çok uzun zamandır hiç Türk dizisi seyretmiyorduk. Çok sevilen ve seyredilen "Yaprak Dökümü"nü bile hiç izlemedim düşünün artık. "Kurtlar Vadisi Pusu" dizisi var hani.Onun 41 bölümünü de seyrettik tatilde. Biraz önyargılı yaklaşırdım o diziye. Ama izleyenler bilirler (ki Türkiye'nin yüksek bir çoğunluğu bu diziyi takip ediyor, filmi sinemalara geldiğinde o kuyrukları hatırlatmaya gerek yok) boş bir dizi kesinlikle değil. Abartılı yanları olsa bile, vatan-millet sevgisini empoze etmesi, her ne kadar öyle görünse de devleti sadece başbakan ve cumhurbaşkanının yönetmediği, bir çok gücün, bir çok konuda etkili olduğu konularına değinmesi halka aydınlatıcı mesajlar göndermesi gibi etkenler diziyi izlenir kılıyor. Bir de ben Türkiye'de bir başka diziye bu kadar çok para harcandığını duymadım. Masraftan çekinilmeyen sahneleri var ve bu yönüde onu başarılı yapmasında etken.
Cuma Pazarı'na gittim. Kafama koymuştum illa pazar alışverişi yapmam lazımdı. Bir kaç parça giyecek aldım. Dönüşte domatesçinin kafasına domatesleri atmamak için kendimi zor tuttum. Beni kandırmaya çalıştı, baktım arkadaki çürükleri dolduruyor bende fırçamı attım başkasından aldım.Ne kadar çakal dolu bu memlekette... Bir de, pazarlarda mesela korsan adidas etiketi dikilmiş eşofmanı orjinal markaymış gibi satmaya çalışan satıcılara çok gülüyorum. İddiaya girecekler neredeyse kendilerini bile inandırmışlar. Saf olmayagör pazarlık yapman hayal bu metropol tilkilerinin içinde :))
Polonezköy'e gidemedik maalesef. Gideceğimiz gün yağmur yağdı. Bizde erteledik çok kısa bir zaman sonraya.
Tatilde bu krepten talep üzerine iki sabah üst üste yaptım. Çok güzel mi yaptım nedir? :DD
Malzemeler:
Harıl harıl iş hayatına döndük yine. İlk gün adapte olmak biraz zor olsa da kavrayıp içine alıverdi beni bir hortum misali. Sonrası malum. İster istemez monoton bir kozmozun içinde yaşam mücadelesi :)))
Bir defa bayram çok dinlendirici geçti.İyi geldi yani. Bomboş bir İstanbul ayaklarımızın altındaydı. Tatil sonrası Pazartesi sabahı bunu bir kez daha anladım. Finali yağmurlu olsa da mis gibi bir hava hakimdi. Bütün stresi ve negatifliği aldı götürdü.
Ortaköy'de kahvaltı yapmak keyifli ve insanın bu şehre bir kere daha aşık olmasını sağlıyor. Yaşama sevinci aşılıyor sanki o deniz, o manzara.
Bu kış herkesin boynunu rengarenk fularlar,kaşkollar saracak sanırım. Çünkü sürüsüne bereket tezgahlar bunlardan kaynıyor.
Çok çok uzun zamandır hiç Türk dizisi seyretmiyorduk. Çok sevilen ve seyredilen "Yaprak Dökümü"nü bile hiç izlemedim düşünün artık. "Kurtlar Vadisi Pusu" dizisi var hani.Onun 41 bölümünü de seyrettik tatilde. Biraz önyargılı yaklaşırdım o diziye. Ama izleyenler bilirler (ki Türkiye'nin yüksek bir çoğunluğu bu diziyi takip ediyor, filmi sinemalara geldiğinde o kuyrukları hatırlatmaya gerek yok) boş bir dizi kesinlikle değil. Abartılı yanları olsa bile, vatan-millet sevgisini empoze etmesi, her ne kadar öyle görünse de devleti sadece başbakan ve cumhurbaşkanının yönetmediği, bir çok gücün, bir çok konuda etkili olduğu konularına değinmesi halka aydınlatıcı mesajlar göndermesi gibi etkenler diziyi izlenir kılıyor. Bir de ben Türkiye'de bir başka diziye bu kadar çok para harcandığını duymadım. Masraftan çekinilmeyen sahneleri var ve bu yönüde onu başarılı yapmasında etken.
Cuma Pazarı'na gittim. Kafama koymuştum illa pazar alışverişi yapmam lazımdı. Bir kaç parça giyecek aldım. Dönüşte domatesçinin kafasına domatesleri atmamak için kendimi zor tuttum. Beni kandırmaya çalıştı, baktım arkadaki çürükleri dolduruyor bende fırçamı attım başkasından aldım.Ne kadar çakal dolu bu memlekette... Bir de, pazarlarda mesela korsan adidas etiketi dikilmiş eşofmanı orjinal markaymış gibi satmaya çalışan satıcılara çok gülüyorum. İddiaya girecekler neredeyse kendilerini bile inandırmışlar. Saf olmayagör pazarlık yapman hayal bu metropol tilkilerinin içinde :))
Polonezköy'e gidemedik maalesef. Gideceğimiz gün yağmur yağdı. Bizde erteledik çok kısa bir zaman sonraya.
Tatilde bu krepten talep üzerine iki sabah üst üste yaptım. Çok güzel mi yaptım nedir? :DD
Malzemeler:
- 2 adet yumurta
- 2 su bardağı süt
- 1 su bardağı un
- 1 çay kaşığı tuz
- tereyağı
- 2 yumurtayı mikserle iyice çırpın.
- Sonra sütü ilave edip çırpmaya devam edin.
- 1 su bardağı unu eleyerek karışıma katın, tuzunuda ilave edip çırpmaya devam edin.
- Karışımı tekrar elekten geçirerek başka bir kaba alın.
- Ortaboy teflon tavaya az tereyağı koyun.Eriyince kepçe (ölçü olarak en fazla 1,5-2 kepçe) yardımıyla karışımdan alıp tavaya dökün.
- Kısık ateşte arkalı önlü pişirin.(Arkasını kapak yardımıyla veya el maharetiniz varsa zıplatarak çevirin :)))
- Çilek reçeliyle, beyaz peynirle çok lezzetli oluyor.
AFİYET OLSUN
Bu Blogda Ara