Sebzeli Musakka

Author: LUGAS // Category: ,
Aşk , meşk ....

Dürüst olmak gerekirse son zamanlarda pek yazasım yoktu. O yüzden ara biraz uzadı biliyorum. Ama zorla , sanki mecburmuş gibi yazmakta bana göre değil. İçimden geldiği anda yazmalıyım ki samimi olsun, duygularım size geçsin.

Dün gece sıradışı bir aşk filmi seyrettim. Böyle sıradışı hikayeler ve Yahudilere yapılan zulümlerle ilgili filmler genelde oscarı kazandığı için Kate Winslet’ın “The Reader” filmiyle “en iyi kadın oyuncu” oscarını almış olması şaşırtıcı değil. Performansının oscarı hak edecek derecede olduğunu düşünmüyorum o ayrı.

Seyrettiğim filmlerde azıcık ucundan bile olsa aşk olması lazım. O zaman film benim için daha önemli bir hal alıveriyor. Ki sinema ve dizi sektöründeki senarist arkadaşlar da akıllıca davranıp genelde her filme biraz aşk iksiri damlatıyorlar ve filmleri daha cazip bir şekle dönüştürüveriyorlar. Seyirci sayısı da ister istemez katlanıyor böylece.

Aşk insanın kimyasını değiştiriyor diyorlar ya. O kimyanın, değişime ihtiyacı var onu bilmiyorlar. Hani kan şekerin düşer, telaşla çikolata, tatlı falan ararsın ya onun gibi bir şey aşk. Olmadı mı hasta gibi dolaşır, kendine enjekte edecek sevgi sözcükleri ararsın:)))
Mazhar Alanson ne güzel demiş ;“ hiç aşık olmadım diyenleri anlamıyorum, aşık olmayan eşektir” diye. Aşksız hayat olur mu hiç ? Birini sevmeden, ruhu nasıl coşar insanın ? Dinlediği şarkıların anlamı olur mu? Şarkıların yüzde doksandokuzu aşk üzerine yazılıyken hem de :)

Aşka, sevdiğin insana kendini iyi hissetmek için ihtiyaç duyarsın. Bu anlamda biraz bencilce tabi. Çünkü mutlu olman için o insan hep hayatında olmalı, oradan hiç çıkmamalı. Sesini hep duymalısın ki yediğin yemeğin tadını alasın. Duymadığın zaman midene bir sancı girer, kanın çekilir, hastalık belirtileri baş gösterir. Yataklara düşersin :P Hani Türk filmlerinde aşk acısından verem oluyorlar ya , bu yüzden işte :P Sevdiği kişi gelmeden iyileşemiyor hatun ;
“ Ekrem nerde annee, hala gelmedi mi yoksa ?” diye baygınlıklar geçiriyor :)))))))

Çocukken, dizi filmlerde, kriterlerime ve yaşıma uygun olan karakterlere aşık olurdum. İlk aşkı keşfim platonikti benim. Belki bir çok kişinin öyledir.Hayranlıkla, aşk birbiriyle kardeş olduğu için olsa gerek. Sadece ve sadece gördüğün, dokunamadığın ve seni hiç tanımayan birine sevgi beslemek…. Şimdi düşününce çok garip geliyor. Ama çocukken bile patlamaya hazır bir yanardağın lavlarının içimde bir yerlerde fokurdadığını anlıyorum şimdi.

Doğamızda var, aşka teslim olmak için can atıyoruz hepimiz. Bizim gibi etten, kemikten yapılmış bir insana bağlanmak, onun da bizi, belki de bizim onu sevdiğimizden çok sevmesi için deliriyoruz.
Sanırım, bu üç harfli kelime, bizi yoğun bakımdan çıkarıp, beynimize oksijen gitmesini ve kalbimize kan pompalanmasını sağlıyor.
Yoksa “eşek” değil de morgtaki ölülerden pek bir farkımız kalmıyor.


Malzemeler:


  • 250 gr. kıyma
  • 2 adet patlıcan
  • 2 adet kabak
  • 2 adet patlıcan
  • 200 gr.haşlanmış bezelye
  • 1 adet orta boy soğan
  • 2 adet çarliston biber
  • 2 yemek kaşığı domates salçası
  • 1/2 tatlı kaşığı acı biber salçası
  • tuz, karabiber,kimyon

Yapılışı:

  1. Patlıcanları alacalı soyup tuzla suda biraz beklettikten sonra küp küp doğrayın.
  2. Patates ve kabaklarıda soyup küp küp doğrayın.
  3. Üçünüde kızartıp kağıt havlu serdiğiniz genişçe bir tabakta biraz bekletin. (Böyle yemek fazla yağlı olmuyor)
  4. Bir tavada kıymayı kavurun.Üzerine ince ince doğradığınız soğan ve biberleri de katıp soteleyin.
  5. Salçaları, tuz,karabiber ve kimyonu katın.
  6. Kaynamış suyu bu harcın üzerine döküp 2 dakika sonra ocağı kapatın.
  7. Fırın kabınıza patlıcan, kabak ve patatesleri güzelce dizin.
  8. Üzerine haşlanmış bezelyeleri ve kıymalı harcı döküp gerekirse üstüne 1 parmak çıkacak kadar sıcak su ilave edip 170 derece fırında 40-45 dakika kadar pişirin.

0 Responses to "Sebzeli Musakka"

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...