Epey zamadır çok ama çok yoğun günler geçiriyorum.Yılbaşından beri annemin yoğun osteoproz( kemik erimesi ) rahatsızlığı bizi bir hayli üzdü ve yordu. Tabii bu arada Osteoprozun ne kadar önemli bir hasatlık olduğunu, bu güne kadar pek hafife almış olduğumuzu da yeni anladık. Osteoprozla beraber, Troid denen hastalığın, tüm vücudu ve özellikle osteoprozu ne kadar çok olumsuz etkilediğini, troidin muhakkak tedavi edilmesi gerektiğini, kortizon içeren ilaçların kemik erimesinin en baş düşmanı olduğunu, romatizmal hastalıkların osteoprozu çok fazla ilerlettiğini de öğrendik. Ve herşeyden ama her şeyden önemlisinin İyi bir doktora düşmek olduğunu da öğrendik. Yıllardır anneme osteoproz tedavisi yapan, aralarında profesörlerinde olduğu doktor grubunun, troid araştırmasını atlayabileceklerini, romatizma tedavisi yapan ve konusunda çok iyi olduğu söylenen profesörün ise; kemik erimesi olduğu yönünde uyarılarımıza rağmen, kortizonlu ilaç vererek osteoprozun çok fazla ilerlemesine sebep olabileceğini ve tüm bu olumsuzlukları, sıradan bir devlet hastanesinde çalışan bir doktorun ilk gidişimizde fark edişini ve derhal önlem almaya çalışarak hiç değilse, zararı azaltmaya çalıştığını da gördük ve öğrendik.
Bunlarla uğraşırken küçük oğlum Bora'nın ilkokula kayıt stresini ve sünnet problemlerini yaşadık. Sünnetin muhakkak çocuk cerrahı yada üroloji doktorları tarafından yapılması gerektiğini, ne kadar iyi doktor olduğu söylense de genel cerrahlar tarafından yapılmaması gerektiğini de yeni öğrendik.
Ve sünnetin mümkünse ilk 1. yaşa kadar yapılmasını, genel anesteziyle bile dahi olsa ileri yaşlarda çocukta pek çok problem yarattığını da öğrendik.
Evet, bu sene pek çok şey öğrendik, özellikle sağlıkla ilgili.
İnşallah 2008'in ikinci yarısı problemsiz ve huzurlu geçer.
İşte, uzun süredir içinde olduğum yoğunluğun onlarca sebebinden sadece öne çıkanlar bunlar. Daha fazla yazarak sizleride sıkmak istemiyorum, çünkü blogumda sıkıcı ve üzücü şeylerden bahsetmeyeceğime dair kendi kendime söz vermiştim. Ancak merak eden bazı arkadaşlarım için bunları yazmak zorunda hissettim kendimi.
Şimdi Sevgili Nüket'in muhteşem zebra kekinden bahsetmek istiyorum.
Daha önceden
BURADA bahsettiğim ziyaretimizde Nüket'in bizim için hazırladıklarından bir tanesi de zebra kek idi. Kakaolu kısımdaki, kakaonun azlığı sebebi ile alıştığımız zebra kek görüntüsünde olmasa bile, ben hayatımda bu kadar güzel bir kek, sınırlı sayıda yemişimdir. Muhteşem demek az kalır diyorum ve tarife geçiyorum.
Malzemeler;
*4 yumurta ( oda sıcaklığında )
*6 kahve fincanı şeker,
*4 kahve fincanı soda,
*3 kahve fincanı sıvıyağ,
*9 kahve fincanı un,
*1 adet kabartma tozu,
*1 adet vanilya,
*1 çorba kaşığı kakao.( Aslında 3 kaşık olursa renk kendini daha iyi belli edecektir)
Hazırlanışı;
*Kakao hariç tüm malzemeyi sırasıyla karıştırın ve çırpın.
*Hamuru ikiye ayırın ve birine kakaoyu karıştırın.
*26 cm'lik kelepçeli kek kalıbına sırasıyla ve birbirinin üstüne gelecek şekilde bir kepçe sade, bir kepçe kakaolu olmak üzere, sıra sıra hamurdan dökün. Hamurları kalıbın ortasına gelecek ve üst üste olacak şekilde dökün ve bastırıp, karıştırmayın.
*Tüm hamur bittikten sonra, önceden 175 derecede ısıtılmış fırında 45 dakika pişirin ve soğuduktan sonra, kalıptan çıkarıp servis yapın.
NOT; Nüket'in bu kek ile ilgili uyarısı, malzemeleri fazla çırpmayın şeklindedir. Mümkünse mikserde değil, el çırpıcısında oda fazla olmadan karıştırma yöntemiyle yapılmasını önermektedir. Afiyet olsun.
Bu Blogda Ara