Kelebek oldum, uzak diyarlara uçtum...

Author: LUGAS // Category:
Öncelikle tekrar merhaba hepinize. Çok yoğun ve yorucu günlerden sonra nihayet yeni evime yerleştim. Tabii buna sadece ön yerleşme diyebilirim çünkü daha Türkiye'den buraya yolladığım eşyalarım henüz gelmedi. Onlar gelip de tekrar adamakıllı yerleşene kadar kendimi hala göçebe gibi hissetmeye devam edeceğim.
Şimdilik hayatımızı devam ettirecek kadar eşyayla yaşıyoruz. Bir takım tencere, çatal-kaşık, bir adet tava, bir kaç plastik ve iki adet seramik tabak gibi sadece acil ihtiyaçlarımızı alıp oturduk. Allahtan evde salon takımı, yatak odası ve masa vs. vardı.
Sizlere bu zamana kadar yaşadıklarımı anlatmaya kalksam sayfalarca sürer. Burası bildiğiniz her yerden son derece farklı bir sosyal ve kültürel yapısı farklı olan bir yer. İnsani alışkanlıklar, huylar, yemekler, alışveriş her şey çok farklı. Genel olarak alıştım artık diyebilirim. Gerçi her an karşıma beni hayrete ya da dehşete düşürebilecek şeyler de çıkmayacak demek değil bu. Mesela her markete gidişimde farklı bir şey ya da yiyecek dikkatimi çekiyor. Çoğu zaman şaşırıp kalıyorum. Burada her türlü hayvanın her türlü yeri ayrı satılıyor ya da bunlardan yemek yapılıyor. Bu tür konulardan çok bahsedip de blogumun "tatlı" gidişatını pek etkilemeyeyim. :) Ama ben genel olarak kendimi bu tür şeylere toleranslı sayıyorum, sonuçta her şeyi göze alarak geldim.
Bütün bunların haricinde Çinliler son derece içten, sıcak ve yardımsever. Daima gülüyorlar ve gülümsüyorlar.(Genelde) Bir markette ya da alışveriş merkezlerindeysem bütün gözler benim ve oğlumun üzerinde oluyor, çünkü burası Çin'in pek de turistik bir yeri değil. Onlara garip ve değişik geliyoruz sanırım. Bir de çocukları çok sevdiklerinden olsa gerek mutlaka oğlumu ilgiyle inceliyor ya da seviyorlar. Bazen aralarında hakkımızda konuşuyorlar, tabii onların dilini az da olsa bildiğimi bilmeyerek :)

Şimdilik ufak tefek aksilikler harici herşey yolunda gidiyor gibi görünüyor. Hatta pasta malzemelerim konusundaki endişem de hafiften kayboldu. Buradaki Metro'da krema ve fildişi kuvertür bile buldum. Tek eksiğim pudra şekerim, o da yolda, gelmek üzere.
Çin'e geldiğimden beri boş durmadım bu arada. Bir blogcu bir şey pişirmezse yapamaz, yaşayamaz. :) İlk iki hafta bir otelin, ev gibi döşenmiş bir odasında kalmıştık. Oradaki mutfakta mikrodalga fırın ve ocak da vardı. Hem yemek yaptım, hem de mikrodalgada kek ve ekmek. Bir de elektrikli ocağın üstünde borcam kapağıyla tost yaptım, o da ayrı konu :)) Belki ilerde her iki tarifimi de veririm. Normalde tarif vermeye başlamak için eşyalarımın gelmesini bekleyecektim ama sayfama girebilmeye başladıktan sonra dayanamadım ve olmayan araç gereçle de olsa bir şeyler yapmak için çok heveslendim. Bu kadar gevezelikten sonra, sayfamın yeniden açılışını yapayım artık değil mi?

Açılışa en uygun tarif buydu; Türkiye'den beri aklımda olan bir şekil denemesiydi. Kısmet buralara uçtuktan sonra yapıp yayınlamaktaymış. Elimde olan sınırlı malzemeye bakarak ve olmayanın yerine olanı uydurarak yaptım bu kurabiyeleri. Örneğin elimde pudra şekeri yoktu, ya da burada bulamadım, mecburen toz şeker koymak zorunda kaldım. Bir de elimde merdanem yoktu, onu da bardak kullanarak hallettim. Amaç şekli ortaya çıkarmaktı, tadı fena olmamakla birlikte sizler kendi kurabiye tariflerinizle ya da aşağıdaki diğer hayvancık kurabiyelerin hamurlarıyla yapabilirsiniz. Kakao yerine gıda boyası kullanarak da pek çok renkte kelebek elde edebilirsiniz.

Hamurla oynamak beni çok dinlendiriyor ve neşelendiriyor. Umarım değişik bir şekilde yaparak keşfettiğim bu hayvancığı da beğenerek yaparsınız.

Malzemeler:
1 su bardağı nişasta-ben mısır kullandım
2 su bardağı un
150 gr. oda ısısında margarin
1 poşet şekerli vanilin
1 su bardağı tepeleme pudra şekeri
1,5 çorba kaşığı kakao
1 yumurta
1 çay kaşığı dolusu kabartma tozu

Tüm malzemeyi hamur yapın, eğer hamur ele hala yapışıyorsa azar azar un ve nişastadan eşit miktarlarda ekleyerek hamuru toparlayabilirsiniz. Yaptığınız hamuru iki eşit parçaya ayırıp birine kakaoyu ekleyerek yeniden yoğurun ve kakaonun hamura eşit bir şekilde dağılmasını sağlayın.

Hamurları bir kaba koyup buzdolabında yarım saat dinlendirin. Daha sonra iki hamuru da aynı büyüklükte açın ve hamurları dikkatlice birbirinin üzerine koyun. Bir kenardan başlayarak hamurları rulo haline getirin. Hamurun sonda kalan kenarını keskin bir bıçak yardımı ile düzgünce kesin.




Daha sonra ruloyu tam ortasından ikiye bölüp dondurucunuzda ya da buzluğunuzda en az yarım saat tutun. (Yoksa düzgün kesemeyiz) Soğuyup şeklini muhafaza eden hamurları şekildeki gibi yanyana getirip, birbirlerine hafifçe yapışmasını sağlayın. Dikkatlice hamuru dilimleyin.




Dilimlediğiniz parçaları tezgahın üzerinde sıralayın ve hepsini şekildeki gibi parmaklarınızla tam ortalarından hafifçe sıkın. Bu sayede hem hamurlar birbirine yapışacak hem de kelebek şeklini alacaklar.



Kelebeklerin antenlerini oluşturan parçaları hafifçe birbirinden ayırıp, çekerek daha da belirgin hale getirebilirsiniz. Hafifçe yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş tepsiye sıralayın, önceden ısıtılmış 165 deredeki fırında üzerleri pembeleşene kadar pişirin.



Afiyet Olsun!

Not: Tarifi deneyen pek çok kişiden hamurlarının tutmadığına dair yorumlar aldım, burada kullandığım bardak ve diğer malzemeler Türkiye standartlarıyla uymuyor sanırım. Eşyalarım henüz gelmediği için elimde olan kısıtlı malzeme ile ölçebiliyorum ancak. O nedenle bu kurabiyeyi aşağıdaki "kurbağa kurabiyeler" tarifindeki hamurla yapmanızı tavsiye ediyorum. Bu karışıklık için hepinizden özür dilerim, kendi bardak ve diğer malzemelerime ulaşınca eminim sorun kalmayacak. ;)

0 Responses to "Kelebek oldum, uzak diyarlara uçtum..."

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...