Tarif Al

Ön not:Aşağıda okuyacaklarınızın üstteki resimle alakası yoktur. :)

Özlüyorum Salı Pazarı'nı, Perşembe'yi, Cumartesi' ni.
Pazarcı amcaların kulak zarımı patlatan bağırışlarını özlüyorum.

-hiiişşşşt hişşşt hişşşt!
-geaall abla gealll!
-Sibel Can Etekleri burda!
-uzakta kalma abla, yanaş tezgaha kalabalık görünsün.
-almasan da karıştır.
-ikizlere takkeeeee!.... :)))

İstanbul'dayken o tezgah benim, bu tezgah senin dolaşırdık. Kızardım pazarcıların bağırışmalarına ama şimdi o yanık sesleri arıyorum.

Patatesçi amcanın kararmış ellerini, balıkçı amcanın balık kokusunu arıyorum.
Tezgah arkasına başka mal önüne başka mal koyan pazarcı amcaları bile arıyorum. Kimse mükemmel değildir, onlarda değiller elbet. O tezgah arkası malları arıyorum ben.

Sabah erken saatlerde pazara çıkardık. Tezgahlar kurulmuş, mallar daha yeni yeni dökülmeye başlamış olurdu. Çıkan malları hava da kapardık. :) Arkadaşlarım pazardan aldıklarım cicileri görünce hep şaşırırlardı. Burnumuz iyi koku aldığındanmıdır bilmem, hem ucuz hem de en güzel malların kaynağını bulurduk. Her hafta aynı yerlere uğramadan geçmezdik.

Kışın ayrı bir heyecanlı olurdu pazarlar. Yağmur, çamur demeden kurulan pazarları biz de yalnız bırakmazdık. Hele tezgahların üzerini örten tentelerin yağmur suyu ile dolması yokmu, telaşla sağa sola kaçıştırırdı herkesi. Esen şiddetli rüzgarla, tüm sular bir andan günün en talihsiz müşterisinin üzerine dökülürdü. Tente altından ıslanmadan ilerlemekte ayrı bir hüner ve tecrübe gerektirirdi :) O soğukta ve yağmurda pazarda ne yaptığıma bazen anlam veremesemde her durumda pazara çıkmayı, biraz dolanmayı, bir iki parça giysi, taze meyve sebze almayı, o havayı teneffüs etmeyi çok severdim, hala da çok seviyor ve özlüyorum.

Şimdi burada pazarlarımızı mumla arıyorum desem bana inanır mısınız? Geçen gün gittiğimiz pazar pardon pazarcık bizim oraları daha da özletti. Sebzeler ve meyveler küçük küçük sepetlerin içinde tane ile satılıyor sanki. 1 kilo alsam adamların tüm malları bitivericek gibi. Domatesin, soğanın, patatesin tane ile alındığını görüyorum, şaşırmamak elimde değil. Karşılıklı bir şaşkınlık yaşanıyor aslında. Benim aldıklarımı gören turistler bu kadar domatesi ne yapacağımı merak ediyorlar mesela. :)

Bu sefer pazardan sadece bir kutu çilek aldım . Hemen soğuk bir tatlı yaptım ki çileklerim telef olmasın. I love Turkish food'a da tarifimi ekledim hatta piramit pastamı ilk etkinliğimize yolladım. İngilizcem o kadar da iyi olmadığı için burada yazdıklarımı malesef çeviremiyorum. Tarifim aynıdır ama şimdilik iki tarafta da ayrı tellerden çalıyorum.

Pötibör bisküvili tarifler tam yaz aylarına uygun. Siz bu tarifi çok iyi biliyorsunuz. Ben sadece biraz malzemeler ve sunumla oynadım. Piramit pastanıza arzu ettiğiniz kuru yemiş, kuru meyve, portakal, vişne vb. meyve suları da ekleyerek lezzetine lezzet katabilirsiniz.



Malzemeler:

• 1,5 paket pötibör bisküvi (200-250gr)
• 1 bardak süt
  
• ~ 100 gr tereyağı
  
• 1 yemek kaşığı esmer şeker
  
• 4 yemek kaşığı kakao
  
• 1\3 bardak damla çikolata
  
• 1 bardak dilimlenmiş çilek

Hazırlanışı:

1. Bir kap içinde, erimiş yağı ve sütü birbirine karıştırıp, iyice çırpın. Sonra içine kakaoyu ekleyip, karıştırmaya devam edin.
   
2. Bisküvileri büyük parçalar halinde kırın. Bisküvileri ve damla çikolataları yukarıdaki karışıma ekleyin, yoğurmadan hafifçe karıştırın. Mümkün olduğunca bisküviler diri kalsın.
   
3. Karışımı yağlı kağıda dökün ve spatula ile üzerini düzeltip, çilekleri serpin.
   
4. Yağlı kağıdın kenarlarından kaldırarak, elinizle piramit şekli verin.
5. Yağlı kağıtla kaplı pastanızı en az 3 saat ya da benim yaptığım gibi bir gece buzlukta bekleterek dondurun.
   
6. Servis yapmadan pastanız en az 20 dakika önce buzluktan çıkartılır ve hepsi dilimlenir.
7. Soğuk servis yapılır. Afiyetle.

Düzeltme: Malzeme listesinde yanlışlıkla 1\2 paket olarak verdiğim pötibör bisküvi miktarını 1,5 paket olarak düzelttim. Lütfen kusura bakmayın.