Değil mi?
Gece gözlerimizi kapadığımızda gezegenimizde 800 milyon kişinin aç uyuduğunu biliyor muydunuz? Yaşadığımız ülkeden sadece birkaç paralel aşağımızda insanlar yiyecek besin bulamadıkları için ölüyorlar. Silaha ve kurşuna bu kadar para dökülürken ne ironik değil mi?
BM Uyuşturucu ve Suç Bürosu bir araştırma yapmış. 155 ülkenin üçte birinde insan kaçakçılarının çoğunun kadınlar olduğu belirlenmiş. Ne kadar ilginç değil mi ?
(Tehlikeli olduğumuzu bilirdim de bu kadarını tahmin etmezdim :(
“One minute” kelimelerinin anlamını artık Türkiye’nin yüzde 48’i başta olmak üzere herkes öğrendi. Ne güzel değil mi?
(Ülkemize gelen bir çok turist ve müşteri “nobody knows English here” diyemeyecek artık)
İstanbul’da trafik sorunu çözülsün diye çok sayıda kavşak yapılıyor.Bunlar keşmekeşi daha çok arttırdığı gibi 3. köprü içinde bilinçsizce, doğayı tahrip edecek şekilde inşaat bölgeleri seçiliyor. Bu yüzden de İstanbul’da az sayıda olan yeşil örtülü alanlar daha da azaltılmaya çalışılıyor. Ne kadar acı değil mi?
AB’ye girmeye çabalarken, demokratik bir ülke olduğumuzu savunurken hala “youtube”un kapalı olması saçma değil mi?
5 yaşından itibaren her gün TV izleyen bir çocuk 15 yaşına gelene kadar 18 bin cinsel taciz, saldırı, kavga ve işkence yolu öğreniyormuş. Ne korkunç değil mi?
Bir Japon yılda 25, bir İsveçli 10, bir Fransız 7 kitap okuyor, Türkiye’de ise 6 Türk ancak bir kitap okuyabiliyor. Ne kadar vahim değil mi?
Böcekten, yılandan, kapalı yerlerde kalmaktan daha çok “insanlardan, yakınlık kurmaktan ve başarısız olmaktan” korkuyormuşuz. Ne tuhaf değil mi?
Genelde insanlar ne zaman tek başına yemek yemek durumunda kalsa, evdeyse çorba yapmaya, dışarıdaysa garsona ilk olarak “ne çorbanız var” diye sorarlarmış.
Yalnız kalınca içleri üşürmüş.İçlerini ısıtmak isterlermiş çorbayla.Aynı şekilde ruhen kirlenmiş veya ahlaken yanlış yapmış hisseden insanların duş alma isteği de duygularını somut bir şekle dönüştürmeye bir başka örnekmiş. Ne enteresan değil mi?
Peter Straub’un “Yitik Oğlan Yitik Kız” adlı kitabında, romandaki evli erkek karakter, eşini ;
Gece gözlerimizi kapadığımızda gezegenimizde 800 milyon kişinin aç uyuduğunu biliyor muydunuz? Yaşadığımız ülkeden sadece birkaç paralel aşağımızda insanlar yiyecek besin bulamadıkları için ölüyorlar. Silaha ve kurşuna bu kadar para dökülürken ne ironik değil mi?
BM Uyuşturucu ve Suç Bürosu bir araştırma yapmış. 155 ülkenin üçte birinde insan kaçakçılarının çoğunun kadınlar olduğu belirlenmiş. Ne kadar ilginç değil mi ?
(Tehlikeli olduğumuzu bilirdim de bu kadarını tahmin etmezdim :(
“One minute” kelimelerinin anlamını artık Türkiye’nin yüzde 48’i başta olmak üzere herkes öğrendi. Ne güzel değil mi?
(Ülkemize gelen bir çok turist ve müşteri “nobody knows English here” diyemeyecek artık)
İstanbul’da trafik sorunu çözülsün diye çok sayıda kavşak yapılıyor.Bunlar keşmekeşi daha çok arttırdığı gibi 3. köprü içinde bilinçsizce, doğayı tahrip edecek şekilde inşaat bölgeleri seçiliyor. Bu yüzden de İstanbul’da az sayıda olan yeşil örtülü alanlar daha da azaltılmaya çalışılıyor. Ne kadar acı değil mi?
AB’ye girmeye çabalarken, demokratik bir ülke olduğumuzu savunurken hala “youtube”un kapalı olması saçma değil mi?
5 yaşından itibaren her gün TV izleyen bir çocuk 15 yaşına gelene kadar 18 bin cinsel taciz, saldırı, kavga ve işkence yolu öğreniyormuş. Ne korkunç değil mi?
Bir Japon yılda 25, bir İsveçli 10, bir Fransız 7 kitap okuyor, Türkiye’de ise 6 Türk ancak bir kitap okuyabiliyor. Ne kadar vahim değil mi?
Böcekten, yılandan, kapalı yerlerde kalmaktan daha çok “insanlardan, yakınlık kurmaktan ve başarısız olmaktan” korkuyormuşuz. Ne tuhaf değil mi?
Genelde insanlar ne zaman tek başına yemek yemek durumunda kalsa, evdeyse çorba yapmaya, dışarıdaysa garsona ilk olarak “ne çorbanız var” diye sorarlarmış.
Yalnız kalınca içleri üşürmüş.İçlerini ısıtmak isterlermiş çorbayla.Aynı şekilde ruhen kirlenmiş veya ahlaken yanlış yapmış hisseden insanların duş alma isteği de duygularını somut bir şekle dönüştürmeye bir başka örnekmiş. Ne enteresan değil mi?
Peter Straub’un “Yitik Oğlan Yitik Kız” adlı kitabında, romandaki evli erkek karakter, eşini ;
“bir orman resmi düşünün, en önde tek ve kocaman bir ağaç duruyor. Onun arkasındakiler flu ve çok uzak.” diye tanımlıyor. Ne kadar hoş değil mi?
Çırptım,çırptım,karıştırdım. Damla çikolatalı kek yaptım :)
Malzemeler:
- 4 yumurta
- 1 su bardağı esmer şeker
- 1 su bardağı sıvıyağ
- 1 su bardağı süt
- 3 su bardağı un
- 1 su bardağı damla çikolata
- 1 paket vanilya
- 1 paket kabartma tozu
Yapılışı:
- Yumurtaları köpürene kadar çırpın.
- Şeker ve vanilyayı katıp çırpmaya devam edin.
- Sıvıyağ ve sütü katın.
- 3 su bardağı un ve 1 paket kabartma tozunu bir kapta karıştırın.
- Sonra eleyerek karışıma katın.
- İyice çırptıktan sonra damla çikolataları da ilave edin.
- 150 derecede önceden ısıtılmış fırında 45 dakika pişirin.
Issız Adam Film Müziği-Michel Fugain-Une Belle Histoire
0 Responses to "Damla Çikolatalı Kek"
Yorum Gönder