Geçtiğimiz haftasonu melül melül evde oturdum. Eşimin işlerinin yoğunluğu, akşamları sadece alışverişe çıkmamıza müsade edebildi. Alışverişler güzel geçti :) Bol bol yemek kitabı, dergisi kokladım. Yapılan masrafların yerine kaç tane yemek kitabı alacağımın hesabını tuttum. En az üç tane kitap alırdım. :)
Anneler günü vesilesiyle de bizimkilerle bol bol konuştuk. Konuştuk denilemez aslında bol bol burunları çektik, kağıt peçeteleri tükettik. Türkiye semalarında daha da şiddetli hissedildi bu durum. Anacığıma sonunda yorum yaptırabildim ama bu sefer kolay oldu. Ablamla bir olmuş ama yazmışlar. Merak edenler bu numunelik, değerli yoruma
buradan bakabilir.
Sonra da beyin fırtınaları estirdim; birincisi,
" Ekmek Dosyası" fikrimdi, beni çok heyecanlandırdı. Umarım yakında hayata geçer. İkincisi de bu sosislilerdi. Değişik bir abur cubur alternatifi ve film eşliğinde yenilebilecek harika bir menü olacağından heyecanım ikiye katlandı. Arap bakkallara gidilip, helal sosisler alındı. Marketlere gidip özel istek, tırım tırım kepekli (sandwich ? :) ekmekler alındı, hardal alındı. Ketçap'a ise hayır dendi. Çünkü hot dog severlerin inanışına göre
"bir sosisliye ketçap dökmek, günah sayılırmış" :) Tarife gerek yok ama kısaca şöyle;
Hazırlanışı;
- Arzu ettiğiniz kadar sandwich ekmeği ve sosis alınır. Sosislere 4 farklı yerinden çizikler atılır. Alüminyum folyoya sarılır. Önceden ısıtılmış tost makinasında, kontrol edilmek şartıyla üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir.
- Birkaç dilim domates, salatalık ve birkaç yemek kaşığı doğranmış kuru soğan hazırlanır. Ekmek arasına sosisler, yukarıdaki malzemeler yerleştirilir ve olmazsa olmaz hardal dökülerek servis yapılır.
- Yanında ayran. Bizim ayranlar her zamandaki gibi evde yapılmış yoğurtlardan. Afiyetle.
Filmlere gelince ayrıntılı bilgiye üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz;
"The Good Shepherd- Kirli Sırlar" filmi "Sosisli ve Ayran" eşliğinde izlendi. Ben kendimce filmi çok ağır, yavaş, sıkıcı, eski amerikada geçen politik bir film olarak buldum ve sosisliler bitince de malesef uyudum.
Benim seçimim olan Will Smith'in
The Pursuit of Happyness ( Umudunu Kaybetme) filmi, tahmin ettiğim gibi bir film çıktı. Ben çok beğendim. Duygusal bir film. İzlerken kendi halinize şükürler ediyorsunuz. Sanırım filmin geçtiği zaman biraz eski, hangi başkanın yönetimiydi hatırlamıyorum ama bir dönem amerika'da da işsizlik olmuş. O zamanlar da geçen mücadele ve sevgi yüklü bir film. Willi Smith ve oğlu çok iyi oynamışlar. Onlarla birlikte bende göz yaşlarımı tutamadım. Bir "Babam ve Oğlum" klasiği demiştim ama haksızlık etmeyeyim "Babam ve Oğlum" çok daha duygulu ve güzeldi. Tarz meselesi. Linklere tıklayarak ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
The Hitcher ( Otostopçu) filmini seçmemizdeki amaç belliydi. Korkulu, gerilimli bir otoyol hikayesi izleyesimiz vardı, öylede oldu. Birkaç kez de yerimizden fırlattık. ee yeter :)
Siz siz olun arabanıza yabancı birini almayın...
Herkese iyi bir hafta dilerim
Sevgilerle
NOT: Can Dündar, sosisli, "Hot Dog" ile ilgili güzel bir fıkraya yer vermiş. Can Dündar'ın başına gelenler de aynı fıkra gibi..Meraklısı
buradan bakabilir.
Bu Blogda Ara