Sevgililer Günü üzerine bir yazı
Bugün; son yıllarda çok önem verilen, sevgililerin iple çektiği ve “flört edenlerin evlilik yıldönümü” niteliğinde olan, sevgilisi olmayanlarınsa buruk olarak karşıladıkları bir gün.
Bugün; çiçekçilerin bayram ettiği, hediyelik eşya satan mağazaların bol kazanç sağladığı bir gün.
Bugün; bazılarına göre, sevginin hat safhada gösterilmesi ve altının çizilmesi gereken bir gün.
Bana göreyse; sadece zamanında özel bir gün olarak düşünüldüğü için, günümüzde de bas bas insanların kafasına sokulduğu için kutlanan bir gün.
Özel günlere önem vermeyen biri değilim elbette.Daha önceleri bugüne sevgilisiz girdiğim için üzülenlerdendim.Ama büyüdükçe ve belkide evlenince bugün benim için önemini yitirdi. Hayatımızda özel günler var mı? Tabi ki var. Sadece daha farklı günler anlam kazandı bizim için.
Ama özel bir günün, özel olabilmesi için o gün insanın kendini özel hissetmesi önemli değil midir ?
Bence herhangi bir gün habersizce alınıp buzdolabına yapıştırılmış 2 konser bileti, hep almak istediğiniz bir kitabın elinize tutuşturulması, hiç özel olmayan sıradan bir günde sevdiğinizin elinde çiçekle çıkagelmesi, her gün açtığınız çekmecede bir gün “seninle çok mutluyum” yazan bir kart bulmak,…. Bunlar size o günü özel hissettirmez mi?
Hayatın anlamını daha da anlamlandıran ismi konulmuş özel günler değil, herhangi özel olmayan bir günün size özel kılınmasıdır.
Eskiden içinde “love is” yazılı ve aşkın anlamını bir tek cümleyle ifade etmeye çalışan sakız kağıtları vardı. Aslında severdim o sakızları. Küçücük bir çocukken bile aşkın, sevginin önemini o küçük yüreklerimize öğretmeye çalışırdı o kağıtlar.
Büyüyünce ve de içine girince sevginin, aşkın sadece hissetmekle değil, hissettiklerini gösterip, mutluluğu sevdiğin insana her dakika geçirebilmenle paralel olduğunu görüyorsun.
Sevgiyi göstermek sadece tek bir güne saklanıyorsa, sevgi tam değil, bir şeyler eksik demektir. Bugünün heyecanını yaşayanlar için pek iyi bir yazı olmadı belki bu ama beni anladığınızı biliyorum.
Bugüne önem verenlere de saygı duyuyor ve onların “Sevgililer Günü” nü kutluyorum ve her gününüz bugünün anlamını taşısın diyorum.
Bugün; son yıllarda çok önem verilen, sevgililerin iple çektiği ve “flört edenlerin evlilik yıldönümü” niteliğinde olan, sevgilisi olmayanlarınsa buruk olarak karşıladıkları bir gün.
Bugün; çiçekçilerin bayram ettiği, hediyelik eşya satan mağazaların bol kazanç sağladığı bir gün.
Bugün; bazılarına göre, sevginin hat safhada gösterilmesi ve altının çizilmesi gereken bir gün.
Bana göreyse; sadece zamanında özel bir gün olarak düşünüldüğü için, günümüzde de bas bas insanların kafasına sokulduğu için kutlanan bir gün.
Özel günlere önem vermeyen biri değilim elbette.Daha önceleri bugüne sevgilisiz girdiğim için üzülenlerdendim.Ama büyüdükçe ve belkide evlenince bugün benim için önemini yitirdi. Hayatımızda özel günler var mı? Tabi ki var. Sadece daha farklı günler anlam kazandı bizim için.
Ama özel bir günün, özel olabilmesi için o gün insanın kendini özel hissetmesi önemli değil midir ?
Bence herhangi bir gün habersizce alınıp buzdolabına yapıştırılmış 2 konser bileti, hep almak istediğiniz bir kitabın elinize tutuşturulması, hiç özel olmayan sıradan bir günde sevdiğinizin elinde çiçekle çıkagelmesi, her gün açtığınız çekmecede bir gün “seninle çok mutluyum” yazan bir kart bulmak,…. Bunlar size o günü özel hissettirmez mi?
Hayatın anlamını daha da anlamlandıran ismi konulmuş özel günler değil, herhangi özel olmayan bir günün size özel kılınmasıdır.
Eskiden içinde “love is” yazılı ve aşkın anlamını bir tek cümleyle ifade etmeye çalışan sakız kağıtları vardı. Aslında severdim o sakızları. Küçücük bir çocukken bile aşkın, sevginin önemini o küçük yüreklerimize öğretmeye çalışırdı o kağıtlar.
Büyüyünce ve de içine girince sevginin, aşkın sadece hissetmekle değil, hissettiklerini gösterip, mutluluğu sevdiğin insana her dakika geçirebilmenle paralel olduğunu görüyorsun.
Sevgiyi göstermek sadece tek bir güne saklanıyorsa, sevgi tam değil, bir şeyler eksik demektir. Bugünün heyecanını yaşayanlar için pek iyi bir yazı olmadı belki bu ama beni anladığınızı biliyorum.
Bugüne önem verenlere de saygı duyuyor ve onların “Sevgililer Günü” nü kutluyorum ve her gününüz bugünün anlamını taşısın diyorum.
Geçtiğimiz Cumartesi, akşam yemeği için antrikot almıştık. Ben de yemeknamede tarifini okuduğum, antrikotun üzerine dökülüp servis edilen bu sosu denemek istedim. Bir kaç malzemeyi evde bulamadım ama olanlarla da süper lezzetli bir sos olduğunu ve ete çok yakıştığını söyleyebilirim.Kesinlikle deneyin.
Malzemeler:
- 6 adet antrikot (biz iki kişi olduğumuz için 2 adet aldım)
- 125 gr.tereyağı
- 1 adet rendelenmiş soğan
- 4 diş rendelenmiş sarımsak
- 1 paket krema
- 1 tatlı kaşığı hardal
- 1/2 tatlı kaşığı ketçap
- 2 yemek kaşığı ince doğranmış maydonoz
- 1 tatlı kaşığı kekik
- 1 çay kaşığı pulbiber
- 1 çay kaşığı köri
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 limon suyu ve kabuğunun rendesi
- tuz
Tarifte olupta benim ekleyemediklerim;
- 1 yemek kaşığı tarhun
- 1 tatlı kaşığı biberiye
- 1 tatlı kaşığı worchestershire sos
Yapılışı:
Antrikotları 1 parmak kalınlığında kestirin ve dövdürmeyin.Böyle kuruyup sertleşmiyor, içi daha yumuşak oluyor.Teflon tavada arkalı önlü kendi suyunda pişirip kızartın.Tereyağında soğanı ve sarımsakları soteleyin.Sonra hardalı,ketçabı ve maydanozu ilave edin.Baharatların hepsini ve tuzu ilave edip, kremayı katın. İki dakika kaynatıp altını kapatın.Sos hazır.Sıcakken etin üzerine döküp yanında kızarmış patatesle servis edin.
Kendinize dikkat edin :))
0 Responses to "Café de Paris Soslu Antrikot"
Yorum Gönder